kalça zayıflama eritmek

Bayanların en büyük hayali güzel ve dolgun bir kalçaya sahip olmaktır.
Poponuzu eritmek için öncelikle vücudunuzu toksit maddelerden arındırın. Bunun için de bol bol sıvı tüketin. Zehirli maddeler vücuttan dışarıya atılmazsa, vücut daha fazla su toplar ve şişer. Bunun sonucunda da başınız ağrır, kabızlık çeker ve kendinizi yorgun hissedersiniz. Tuzdan ve tuz içeren besinlerden uzak durun. Bu bölgenizdeki kan dolaşımını hızlandırmak için haftada en az iki kez popo ve kalçanızı fırçalayın.
Egzersiz
Poponuzdaki kasları düzenli şekilde egzersiz yaparak güçlendirebilirsiniz. Ancak yayvan bir popoyu, egzersiz yaparak bile dar bir şekle sokamazsınız. Egzersiz yaparak sadece fazla yağlarınızı eritebilir ve poponuzu küçültebilirsiniz.
1- Yüzüstü yere uzanın ve ellerinizi omuz hizasında açın. Dizlerinizi yere dayayın. Omuz ve karın kaslarını iyice gerin. Şimdi sağ bacağınızı dizlerinizden bükük şekilde yukarıya kaldırıp indirin. Egzersizi 15 kez tekrarladıktan sonra bacak değiştirin

Kilo sorunu ve insülin direnci

Kilo probleminin yayılmasında “insülin direnci”nin önemli bir payı var.


Eğer insülin direnci söz konusuysa kolay kilo alıyor, zor kilo veriyorsunuz. ınsülin direncinin zararları sadece kilo aldırmakla da sınırlı değil üstelik... Erken yaşlanma, bazı tümör oluşumları, kalp-damar hastalığı ve felç riskini artırıyor.

“ınsülin direnci ile son yıllarda neden daha sık karşılaşıldığı” sorusunun yanıtı ise hâlâ verilebilmiş değil. Bu konuda farklı görüşler var. Bana göre beslenme tarzımızın değişmesi en önemli faktör... Fast food besinler, fruktoz şuruplu meşrubatlar, bol şekerli ve kolalı içecekler, cips-gofret-bisküvi benzeri atıştırmalıklar, şekerleme gibi gıdalara ilgimiz arttıkça insülin direnci yaygınlaşıyor.

Yani sorunun son yıllarda çok gündemde olmasında “yanlış beslenme” ve “yapay besinlere yönelme” ısrarımızın payı var. Tembellik ve hareketsizlik de önemli sorunlar... Kısacası bu direncin arkasında biraz genetik faktörler, biraz da kişisel yanlışlarımız yatıyor.

İNSÜLİN OLMADAN OLMAZ AMA...

İnsülin, metabolizmanın en önemli oyuncularından biri. Pankreas bezinde üretiliyor. Esas olarak karbonhidrat metabolizmasını düzenliyor ama protein ve yağ metabolizmasında da önemli işlevleri var.

Sistem bozulursa önce kan şekeri yükselmeye, açlık-tokluk şeker dengesi bozulmaya başlıyor. Bir süre sonra kanda yağ dengesi de değişiyor. Örneğin trigliserid artmaya, iyi kolesterol azalmaya ve/veya protein dengesinin bozulması sonucu ürik asit yükselmeye başlıyor.

Kısacası sağlıklı bir kilo aralığında kalmak ve metabolik dengeyi korumak için “insülin-şeker ilişkisinin” seviyeli bir ilişki olması şart!

TAVUK-YUMURTA İLİŞKİSİNE DİKKAT

İnsülin direnci-kilo ilişkisinde “tavuk-yumurta” ilişkisine benzer bir durum var. ınsülin direnci, “hücre içine şeker girişine engel olduğu, hücrenin insülinin yardımıyla şekeri kullanmasını bozduğu” için bazen fazla miktarda karbonhidrat tüketimine ve ayrıca yol açtığı hipoglisemiler nedeniyle yeme ataklarına sebep olarak kilo almayı kolaylaştırıyor.

Bu tür kilo kazanımlarının daha ziyade karın ve bel çevresinde yağ birikmesi, karın içi yağı omentumun büyümesi, karaciğerin yağlanması şeklinde geliştiği de biliniyor. Yani insülin direncine bağlı kilo kazanımlarında tipik bir “iç yağlanma” var. Ve bu durum tipik kabul edilen “elma tipi şişmanlık” ile sonuçlanıyor.

Direnç nasıl ölçülüyor

İnsülin direncini ölçmek için 8-12 saatlik bir açlığı takiben damardan alınan kanda şeker ve insülin değerleri ölçülüyor. Sağlıklı kişilerin açlık insülini 10 mikro ünitenin, açlık kan şekerleri ise 100 mg.’ın altında oluyor.
Açlık insülini 10-15 mikro ünite arasında olan kişilerde problem başlamış kabul ediliyor. Özellikle açlıkta 15 mikro üniteden fazla insülin belirlenmişse, bu bulgu insülin direncinin varlığı anlamına geliyor. Eğer imkan ve zaman varsa tokluk şekeri ve tokluk insülin cevaplarına bakmak da sorunun kaynağını belirlemeyi ve problemi daha net yorumlamayı kolaylaştırıyor.

İnsülin direncinin işaretleri

Hipoglisemi atakları
Kan şekerinde yükselmeler
Göbek ve karın bölgesinde yağ birikimi/ bel çevresinde genişleme
Karaciğer yağlanması
Trigliserid yüksekliği
HDL kolesterol düşüklüğü

Biz ne yapıyoruz

Kliniğimizde takibe aldığımız ya da kilo programına sokacağımız kişilerin mutlaka bel çevresini ölçer, bel çevresinin kalça çevresine oranlarını belirleriz. Bel çevresi 84-85 cm.’den büyük olan kadınları, 95-96 cm.’den geniş olan erkekleri özellikle bel kalça oranları birden büyükse mutlaka insülin direnci testinden geçiririz. Bu uygulamaları ailesinde şeker hastalığı olanlarda, yani birinci derece akrabalarında diyabet bulunanlarda asla ihmal etmeyiz.
Gebelikte şeker geçirmiş olanlarda da aynı uygulamayı yaparız. Kilolu bir kişide geçmiş veya mevcut sağlık hikayesinde hipertansiyon, trigliserid yüksekliği, iyi kolesterol azlığı, hiperürisemi gibi sorunlar varsa aynı hassasiyeti gösteririz. Hareketsiz bir yaşam süren, göbek ve gıdıktan kilo alma hikayesi olan, uyku apnesi sorunu yaşayan, horlamadan yakınan ve 40 yaş sonrasında kilo almaya başlayanlarda da insülin direnci var mı, yok mu araştırırız.
Biz bu kişilerin insülin direnci sorununu çözmeden kilo vermekte zorlanacaklarını, hatta veremeyeceklerini, daha da önemlisi temel problem çözülemediği zaman kilo verseler bile verdikleri kiloları fazlasıyla geri alacaklarını düşünüyoruz.


Göbek yağları direnci tetikliyor

Vücutta aşırı yağ depolanması, insülin direncine yol açan önemli bir faktör. Karın içindeki yağların artması insülinin kas, karaciğer ve yağ dokusundaki etkilerini azaltıyor, insülin direncini belirginleştiriyor.

“Tavuk-yumurta” benzetmesini biraz da bu nedenle yapmak istedim: Kilo almak insülin direncine, insülin direnci de kilo almaya yol açan faktörler...
ınsülin hormonu, sık acıkmaya yol açtığı, yağ depolanmasını kolaylaştırıyor. Bu nedenle özellikle göbek karın çevresinde ve bel bölgesinde yağ biriktirenlerin insülin direnci bakımından incelenmeleri şart!

10 gün içinde 5 kilo vermek

Ünlü sağlık dergilerinden Men’s Health 10 gün içinde 5 kilo vermek için 6 tavsiye sunuyor

İşte öneriler:
1. ÇİĞNEYİN VE ALFABEYİ SAYIN: Çiğnerken bir yandan da alfabeyi saymak daha uzun süre tok hissetmenizi sağlar. ABD’li bilim adamları tarafından yürütülen araştırmalara göre alfabe sayanlar yemekleri 25 kez yerine 40 kez çiğnedi.
2. SÜT VE ET: Et yemeden 90 dakika kadar önce süt tüketmek iştahı bastırarak aşırı yemek yemenize engel oluyor.
3. KOMEDİ FİLMİ VE PATLAMIŞ MISIR: Uzmanlar, komedi filmi izlerken yemek yiyen erkeklerin kan şekerinin dengelendiğini ve daha çok yağ yaktığını ortaya koydu. Yağsız patlamış mısır ise bel çevresindeki yağları yakmaya yardımcı olabiliyor.
4. KÜÇÜK PORSİYON FAZLA YEDİRİYOR: Pennsylvania Üniversitesi bilim adamları, birkaç tabakta küçük porsiyonlarda yemek ısmarlamanın fazla yemeye yol açtığını ortaya koydu. Yemeğe başlamadan önce domates çorbası için. Domates en tok tutan gıdalardan biridir.
5. BACAKLARINIZI ÇALIŞTIRIN: Syracuse Üniversitesi’nde yürütülen araştırmalar, bacaklarını çalıştıranların vücutlarının üst kısmını çalıştıran diğer insanlardan daha çok kalori harcadığını ortaya koydu.
6. SIVI ÖĞLE YEMEĞİ: Kilo vermek isteyen kişiler her öğünde en az 600 kalori almaya ihtiyaç duyar. Bunun yüzde 17’si protein, yüzde 8’i yağ ve yüzde 75’i karbonhidrattır.
bölgesel zayıflama

selülitte son verin

Hemen hemen bütün kadınların korkulu rüyası selülitten bunları yapark kurtulabilirsiniz...

Kadınların en büyük korkularından biri kilo artışıyla veya yaşla birlikte oluşan selülitlerdir. Erkek ve kadın vücudu yapısal olarak farklıdır ve kadınların gebelik ve emziklilik dönemine hazırlık olması için yağ dokuları daha fazladır. Bu dönemlerde de bebek için vücutta daha fazla yağ depolanır. Yani kadınların daha yağlı bir vücuda sahip olmaları doğal olan bir zorunluluktur. Bunun yanında menapozla birlikte kilo problemleri ve vücudun yağ dokusu artmaya başlar.

Selülit için doğru beslenme şart


Her kadında kilosuna bakılmaksızın selülit oluşabilir. Bunun nedenleri arasında genetik yapı en önemli faktördür. Yani annenizi göz önünde bulundurmalı, sizin vücudunuzda oluşacak her değişimde onun da payı olduğunu düşünmelisiniz. Genetik dışında beslenme şekliniz ve fiziksel aktiviteniz de vücut yağınızı etkileyen faktörler. Eğer hareketsiz bir yaşam sürüyorsanız hem kilo probleminiz olabilir hem de selülit.

Beslenme şeklinizde yağlı yiyecekler ağırlıktaysa, su tüketimiz azsa yeterli meyve sebze tüketmiyorsanız selülitlerin baş göstermesi muhtemeldir. Dengeli bir beslenme planında bol sebze ve meyve olmalıdır. Yiyecekleri kızartmadan, çikolata, gofret, cips gibi yağlı besinleri çok az miktarlarda tüketerek yağ alımınızı ez alt seviyelerde tutmalısınız. Selülit vücut dokularında yağın artması suyun azalmasıyla oluşmaktadır. Bu nedenle günlük su tüketiminizi arttırmalısınız. Her gün en az 2-2.5 lt su içmeye özen gösterin.

Önemli !!
Selülit için yapmanız gerekenler sadece 1-2 haftalık sıkı bir diyet programı değildir, ya diyeti bıraktığınızda ne olacak? Maalesef bir ‘DİYET’ değil her zaman dikkat edeceğiniz yeme alışkanlıkları ve spor şekli oluşturmalısınız.

Bol su için

Lifli gıdalar tüketin ( meyve, sebze, posalı ekmek ve kurubaklagiller)

Aşırı tuzdan kaçının

Yağlı ve şekerli yiyeceklerden kaçının

Sigara ve alkolü bırakın veya azaltın

Spor yapın

Selülit için kremler işe yarar mı?

Bu tarz kremler geçici olarak işe yarabilir ama yukarıda bahsettiğim önlemleri almazsanız sadece kremler işe yaramaz. Yağ dokusunu azalttığınız zaman selülitler de büyük oranda azalır. Yağ dokusunu azaltabilmek ve kalıcı etki sağlayabilmek için beslenme ve düzenli spor şart. Dışarıdan yüzeysel uygulanan krem ve masajın etkisi kan dolaşımı için faydalıdır. Ama hepsi birlikte olduğu zaman daha iyi sonuç alınır. Şunu da unutmamak lazım selülitleri tamamen yok edemezsiniz ama azaltabilirsiniz.

Termal kıyafetler,eşofmanlar veya sauna kilo vermede işe yarar mı?

Bu kıyafetler ya da vücutta terlemeye neden olacak her uygulama yanıldığınız geçici bir kilo kaybıdır. Kilo kaybından çok vücudun su kaybetmesidir. Daha önceki konularda da bahsettiğim gibi su kaybı değil yağ kaybetmek önemlidir. Gerçek kilo kaybı ancak bu şekilde olur. Sauna veya hamamda vücuttan terle birlikte toksinleri atmak faydalıdır ama kaybedilen suyu yerine koymak, sauna sonrasında bol su içmek gerekir. Burada verdiğiniz kilo sizi sevindirmesin çünkü bir yemek sonrasında bile bu kiloyu geri alırsınız.

Kalça eritmek Kalça eriten diyet

Kalçalarınız vücudunuza oranla daha mı büyük? Kalçalarınızı daha sıkı ve derli toplu yapmak için canınız mı sıkılıyor?

Üzülmeyin… Konumuzda vereceğimiz ”kalça eritme” diyetiyle artık sizinde kalçalarınız fiziğinize orantılı ve daha sıkı artı yuvarlak ve seksi bir görünüm alacak. Hayallerinizde ki seksi kalçalara sahip olmak istiyorsanız aşagıdaki yönergeleri takip edip uygulayın

Uygulayacağınız 6 haftalık diyetle kalça ve basen bölgelerinizdeki fazla yağlardan kurtulabilirsiniz. Amerikalı ünlülerin denediği bu diyetle sadece vitrinden izlemekle yetindiğiniz dar pantolonları üzerinizde rahatlıkla taşıyabilirsiniz. Tabii rakiplerinizi kıskandırıp, partnerinizi büyülemek de cabası… Diyetin amacı Hareketsizlik ve yanlış beslenme sonucu vücudun alt tarafında toplanan yağlardan kurtulmak için çok özel bir diyete ihtiyaç var. Uygulayacağınız diyet her yerde kolayca bulup tüketeceğiniz gıdalardan oluşuyor. En önemlisi de oldukça ekonomik oluşu. Diyetin birinci dereceden etkilediği bölüm kalça ve basen ardından da bacaklar geliyor. Özellikle binici pantolonu olarak adlandırılan kalça ve diz kapağı bölgesinde fazla kilo problemi olan kişiler tam 6 hafta içinde etkili çözüme kavuşabiliyorlar. Diyet kayısı ve badem müslini olarak tanımlanıyor. Müslinin hazırlanışı Hazırlayacağınız müslinin tadı oldukça leziz. İçeriğinde badem ve kurutulmuş meyvalar ve tahıllar kadar pek çok vücudunuza faydalı gıdalar bulunuyor. Ancak hepsi bir araya getirildiğinde kalça bölgenizdeki yağları hızla eritip, sizi forma sokuyor.

Hazırlanışına gelince…
2 fincan yulaf tanesi,
2 fincan kırılmış fındık,
1 fincan buğday,
1 fincan çekirdeksiz kuru üzüm,
1 fincan ayçiçek tohumu,
1 fincan badem,
1 fincan ince kıyılmış kuru kayısı

Malzemeleri karıştırıp, blender`dan geçirin. Hazırladığınız karışımı tam 12 porsiyon olacak şekilde eşit parçalara ayırın. Her porsiyonda karışımı bir bardak diyet soğuk süt ilave ederek tüketeceksiniz. Tabii üzerine yarım dilim muz da ekleyebilirsiniz. Her günkü program

Kahvaltı: Bir porsiyon hazırladığınız müsli, bir fincan süt ve dilimlenmiş yarım dilim muz

Saat 11.00: Bir elma Öğle: Bir porsiyon müsli ve yarım muz

Öğleden sonra: Bir avuç kuru üzüm
Ana öğün: Meyveyle birlikte temel gıdalar
Yatmadan önce: Bir portakal Meyveler: Elma, kayısı, iki kurutulmuş erik, bir mango

Ana öğünler

Pazartesi: Bir parça tavuk kanat ya da göğüs ızgara, yeşil salata ve bir meyve

Salı: İki yumurtalı omlet, domates ve rendelenmiş havuçla tüketilecek.

Çarşamba: Bir çay fincanı büyüklüğünde yer tutan spagetti. Bir meyve.

Perşembe: İnce dilimlenmiş bir tavuk göğsü. Haşlanmış havuçla servis yapılacak. Dilerseniz yanına haşlanmış brokoli de alabilirsiniz. Bir meyve.

Cuma: Ton balıklı yeşil salata. Bir adet katı pişmiş yumurta. Bir meyve.

Cumartesi: Bir parça hindi göğsü, mısırla karışık yeşil salata. Bir meyve.

Pazar: 3 dilim rosto edilmiş biftek, havuçlu brokoli salatası ve iki adet haşlanmış patates. Bir meyve

Göbek ve karın yağlarını eritmek için

Göbek ve karın yağlarını eritmek için

Göbek yağlarınızdan kurtulmak için Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu’nun çok etkili olan bu tarifi aynı zamanda selülitlerinizden kurtulmanızı da sağlıyor.

Malzemeler:

• 4 lahana yaprağı

• 25 dal maydanoz

• 1 limon

Hazırlanışı: 1/2 litre kaynar suyun içine lahana yapraklarını içine attıktan sonra 3 dakika kaynatın. Ardından maydanozları ilave ederek 3 dakika daha kaynatın. Soğuyunca süzün ve içine limon sıkarak günde 2-3 kez aç veya tok karnına içmek yeterli olmaktadır.

Her gün taze olarak hazırlanmalıdır.İçmesi kolay olsun diye içine başka bir şey ilave etmeyin.

göbek eritmek için 3 hafta uygulayabilirsiniz

Kolay zayıflama önerileri

Kilo vermek istiyorsanız işinizi kolaylaştıracak bu temel bilgileri mutlaka okuyun

Diyetisyen Dilara Koçak zayıflamak isteyenlerin hedeflerine ulaşmaları için uygulamaları gereken kuralları anlatıyor. Bu yöntemleri yaşam tarzınıza dönüştürerek kolay bir şekilde kilo vermeniz mümkün!

3 ana 3 ara öğün yapın daha çabuk zayıflayın
Günlük olarak tüketeceğiniz miktarları 6 öğün olacak şekilde ayarlamaya çalışarak az ve sık beslenin. 3 saatten fazla aç kalmamaya özen gösterin ki kan şekerinizde dalgalanmalar yaşamayın. Ara öğünler tatlı krizlerinden uzak durmak, metabolizma hızınızı arttırmak ve kolay kilo vermek için yardımcıdır.

Geç yenen yemeklere dikkat
Günler daha uzun olduğu için akşam yemeği de daha geç saatlere kaymaktadır. Ancak bu dönemde geç saatlerde yapılan atıştırmalara dikkat etmemiz gerekmektedir çünkü özellikle gece yapılan atıştırmaları vücudumuz daha zor yakar bu nedenle de yediklerimizin yağa dönüşme ihtimali yüksektir. Fiziksel aktivitenin en az olduğu gece saatlerinde atıştırma yapılacaksa tercihlerde; enerjisi düşük ve bol lif içeren çeri domates, salatalık, havuç, kereviz sapı gibi besinlere yer vermek kalori alımı bakımından daha doğru olacaktır.

Hareket etmeye başlayın
Havaların sıcaklığı spor yapmamak için yağmurlu havaları bahane etme dönemini bitirdi! Bunun için açık havada bol oksijen alarak yürüyüş yapabilirsiniz. Ya da size en uygun, zevk alacağınız başka bir aktiviteye yönelebilirsiniz; yeter ki hareket edin. Bizim önerimiz kardio tarzı egzersizlerinizi aç karnınıza yapmanız olacaktır ki; sabah kanda bulunan serbest yağ asidi miktarı daha yüksektir, yakılmaya hazır halde bulunur ve bu durumda daha fazla yağ yakmış olursunuz. Tabii yapılan aktivitenin süresi de önem taşımaktadır. Normalde egzersize başladıktan 18- 22 dk sonra yağ yakımı başlar çünkü büyük yağ depolarının ufak yağ asitleri haline gelmesi için bu süre geçmektedir. Sabah spor yapma imkanı olmayanların ise yemeklerden 1 saat kadar sonra spor yapmaları uygun olacaktır.

Hafiflemek için daha hafif beslenin
Tam tahıllı ürünleri tüketmeye özen gösterin. Yağ alımını sınırlamak için kızartma ya da kavurma yerine ızgara, buğulama, haşlama ya da fırında yöntemleri tercih edin. Antioksidan ve vitamin- mineral ihtiyacınızı karşılamak farklı renklerde 5 -7 porsiyon kadar meyve ve sebze tüketin. Süt, yoğurt ve peynirin az yağlı olanlarını tüketmeye alışkanlık haline getirin. Et ve tavuğun görünür yağlarını ayırın, bu kısımları tüketmeyin. Sebze veya baklagil yemeklerini pişirirken 1 kilograma 2 yemek kaşığı kadar sıvı yağ ilave edin. Öğle ve akşam ki öğünlerinize salata ekleyin ancak sos olarak sadece 1 tatlı kaşığı zeytinyağı, limon ve sirke kullanın.

Su, su, su
Bu dönemlerde terlemeyle birlikte sıvıya olan ihtiyacımız artmaktadır 2-2,5 lt kadar su tüketilmesi önem taşımaktadır. Aslında herkesin bildiği ancak ya geçiştirdiği ya da unuttuğu bir konu su tüketimi. Lütfen su tüketmek için susamayı beklemeyin, susama hissettiğinizde vücudunuzda yüzde 1'lik su kaybı gerçekleşmiş demektir. Aşırı su kaybı konsantrasyon güçlüğü ve hafıza bulanıklığı yaratır.

Ara öğün seçenekleri

3 kuru kayısı, 2 parça ceviz
Yarım paket diyet bisküvi+ 1 bardak süt ile kahve
1 kutu yoğurt +10 -15 adet yaban mersini
1 kutu az yağlı süt, 1 adet taze meyve
2 adet grisini, 1 bardak ayran
Yarım paket diyet çubuk kraker+ ayran
½ simit, peynir
1 -2 dilim ekmek, 1 dilim beyaz peynir
Light kaşarlı kepekli tost, söğüş sebze
1 kutu meyveli yoğurt, 10 fındık
Yarım paket mısır pirinç çıtırı ve az yağlı kaşar ( fırınlanabilir)
1 su bardağı yağsız patlamış mısır, 1 avuç kuru üzüm
Çiğ sebzelerden oluşan salata tabağı, 1 dilim peynir, diyet kraker
1 avuç beyaz leblebi, 1 bardak kefir
5 adet kuru erik, 10 badem
Yarım yufkadan sebzeli yağsız gözleme, 1 bardak light ayran

Kilo vermek için ne yapmalıyız

Kilo vermek ve formunuzu korumak için her gün kaç dakika yürümeli, kaç gram yağ tüketmeli, kaç kalori daha az almalıyız

Televizyon karşısında maksimum 2 saat vakit geçirerek, günde 3 ana 2 ara öğün tüketerek, her gün 60 dakika yürüyerek, en fazla 70 gram yağ tüketerek, bel çevrenizi 90 santimetrede tutmaya özen göstererek ve her gün 100 kalori daha az alarak kilolarınızdan kurtulup formunuzu koruyabileceğinizi biliyor muydunuz? İşte rakamlar ve altında yatanlar…

2
Televizyon karşısında geçireceğiniz maksimum saat süresi

68 bin kadın üzerinde yapılan bir deney 2 saatten fazla televizyon izleyen kadınların obez olma ihtimalinin yüzde 23, diyabet hastalığına yakalanma ihtimalininse yüzde 14 daha fazla olduğunu ortaya çıkarmış. Televizyon karşısında sürekli oturma, hareketsizlik ve atıştırma gibi etkenler kilo almamıza neden oluyor. Dolayısıyla televizyon karşısında geçirilecek vakti minimumda tutmak, illa atıştırılacaksa meyvelerin tercih edilmesi sağlıklı olacaktır.

5
Bir günde tüketilmesi gereken öğün adedi

Uzmanlar günde 3 ana öğün ve en az 2 ara öğün tüketilmesi gerektiğinin altını sürekli çiziyorlar. "Ne kadar az yersem o kadar çok kilo veririm" kesinlikle yanlış bir inanıştır. Bunu düşünerek, öğle veya akşam fark etmez; herhangi bir öğün atlanırsa, bu diyet kilo verememekten ziyade kilo almaya bile dönüşür. Unutmayın atlanan öğün, insanı kan şekerinde düzensizliğe ve çabuk acıkmasına neden olur. Böylece bir sonraki öğünde daha çok besin tüketilir ve kilo alımı burada devreye girmeye başlar.

60
Bir günde yapmanız gereken yürüyüş dakikası

Uzmanlar en az yarım saatlik bir yürüyüşün genel sağlık açısından oldukça faydalı olduğunu söylüyor. Fakat kilo vermek istiyorsanız tüm diyetlerin yanında yapmanız gereken bir şey varsa, o da en az 1 saatlik tempolu yürüyüşlerdir. Amerika'da bu konuyla ilgili yapılmış bir araştırma her gün düzenli olarak bir saat tempolu yürüyüş yapan kadınların obez olma ihtimallerinin yüzde 24, diyabet hastalığına yakalanma ihtimallerinin ise yüzde 34 azaldığını ortaya çıkarmış. Dikkat etmeniz gereken konu ise ağır yemeğin hemen ardından yürümemek ve yanınızda daima su bulundurmak.

70
Günde alınması gereken maksimum yağ gramı

Aldığınız yağı kontrol altına almak artık çok kolay. Çünkü raftan aldığınız her ambalajın arkasına baktığınızda içeriğini oranlarıyla görebilmeniz mümkün. Bu şekilde bilinçli yağ tüketimine özen göstermeniz formunuzu korumanız açısından oldukça faydalı. Eğer ortalama kilo ve boyda bir insansanız 70 gram bir günde almanız gereken maksimum gram miktarıdır. Eğer kilo verme aşamasındaysanız tüketeceğiniz yağ miktarı maksimum 50 gram olmalı.

90
Bel çevrenizin santimetre olarak maksimum ölçüsü

Bel çevrenizin kalınlığının nelere yol açtığını biliyor muydunuz? Bölgedeki yağ perdesi büyümeye başlar, böbreklere baskı yapar, tansiyonu yükseltir, karaciğeri zehirler, yüksek kolesterol yaratır, şeker hastalığını ortaya çıkarır, safra taşları yapar, bağırsaklarda tehlikeli durumlar yaratır. Görüldüğü üzere bel çevresinin ölçüsü sağlık açısından oldukça önemli bir konu. Hatta doktor Mehmet Öz, tartılmak yerine belimiz ölçmenin daha önemli olduğunu söylüyor ve kadınların 93, erkeklerin 101 santimetreyi geçmeleri durumunda sağlık riskinin arttığını belirtiyor.

100
Her gün eksik almanız gereken kalori miktarı

Fazladan 3.500 kalorinin 450 gr almak anlamına geldiğini hatırlatalım. Bu da yılda 35 bin kalori, yani 4.5 kilo anlamına geliyor. Bunu her gün 100 kalori daha az alarak önleyebilirsiniz. Nasıl mı? Bir dilim ekmek daha az alarak, iki ızgara sosis yerine bir haşlanmış sosis yiyerek, iki bardak portakal suyu yerine iki portakal tüketerek, iki yağlı yoğurt yerine iki az yağlı yoğurt seçerek veya mayonez yerine az yağlı salata soslarında tercih ederek...

Gebelik Sorunları ve Beslenme

Gebelik döneminde ortaya çıkan bazı sağlık sorunlarında beslenme planını yeniden gözden geçirmek, bazı değişiklikler yapmak gerekiyor. İşte bunlardan en önemlileri:


SABAH BULANTILARI NASIL ÖNLENECEK?

" Fazla baharat ve bulantıya sebep olabilecek ağır ve aşırı kokulu besinlerden uzak durun.
" Kolay, sindirilen, kolay hazmedilen besinleri tercih edin.
" Aşırı yağlı besinlerden uzaklaşın.
" Yemeklerinizi oturarak, yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketin.


Gebelik döneminde ortaya çıkan bazı sağlık sorunlarında beslenme planını yeniden gözden geçirmek, bazı değişiklikler yapmak gerekiyor. İşte bunlardan en önemlileri:


SABAH BULANTILARI NASIL ÖNLENECEK?

" Fazla baharat ve bulantıya sebep olabilecek ağır ve aşırı kokulu besinlerden uzak durun.
" Kolay, sindirilen, kolay hazmedilen besinleri tercih edin.
" Aşırı yağlı besinlerden uzaklaşın.
" Yemeklerinizi oturarak, yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketin.
" Yatmadan önce hafif ve yağsız bir ara öğün alın.
" Küçük porsiyonlar halinde beslenmeye çalışın.
" Sabah uyanınca kızarmış ekmek, tahıl gevrekleri, kraker gibi nişastalı yiyecekler tüketin.
" Bulantı olduğunu düşündüğünüz yiyeceklerden uzak duran.
" Bu sorunun genellikle gebeliğin ilk 3 ayında oluştuğunu ve bir süre sonra hafifleyeceğini unutmayın.

SORUNUNUZ KABIZLIKSA

Kabızlık anne adaylarının en çok rahatsız oldukları problemlerdendir. Gebelik döneminde salgılanan değişik hormonlar bağırsak hareketlerinde yavaşlamaya yol açmaktadır. Kabızlık ve bununla ilişkili hemoroit sorununun anne adaylarının canını sıkması bundandır. Kabızlık sorununu hafifletmek için:

" Daha fazla su-sıvı tüketin.
" Yürüyün
" Fiziksel aktivitenizi yükseltin
" Bağırsak çalışmasını hızlandıran besinlerden -kuru kayısı, kuru erik, incir- gibi besinlerden istifade edin.
" Posa zengini sebze ve meyveleri, bakliyat ve tahılları ihmal etmeyin.

MİDE EKŞİMESİNİ NASIL AZALTMALISINIZ?

Eğer hamilelik süreciniz mide yanma, ekşime ve kazınmalarıyla tatsız bir hale gelmişse:

" Daha sık aralıklarla beslenmeye, küçük porsiyonlar halinde besinler tüketmeye çalışın.
" Yağlı, kremalı, soslu besinlerden uzaklaşın.
" Size dokunduğunu düşündüğünüz yiyecekleri belirlemeye çalışın.
" Yüksek yastıkta yatın.
" Karnınıza basınç yapacak besinler giymeyin.
" Yemek sonralarında hafif yürüyüşler yapın.

SORUN AYAKLARINIZIN ŞİŞMESİYSE

Ayak şişmelerinin en sık görüldüğü dönem hamileliğin ilk üç aylık periyodudur. Bu dönemde alabileceğiniz basit tedbirlerle ayak şişmelerinizi azaltabilirsiniz.

" Sık giysiler, iç çamaşırları kullanmayın.
" Rahat ve geniş ayakkabılar giyin.
" Uzun süre ayakta kalmayın.
" Uzun süre oturmayın.
" Fırsat buldukça ayaklarınızın ayaklarınıza bir destek alın ve onları yükseğe kaldırın.
" İstirahat ederken vücudunuzun sol yanına yatmaya çalışın.


Gebelik dönemi özel bir beslenme planı gerektirir mi? Evet! Gebelerin beslenmelerinde bazı değişimler yapmaları gerekiyor. Bunun nedeni annenin normal metabolik düzeninin üzerine bebek gelişiminin eklediği değişikliklerdir. Yapılan araştırmalar yeterli ve dengeli beslenen annelerin daha sağlıklı bir bebek dünyaya getirdiğini gösteriyor. İyi beslenen annelerin gebelik sürecinde olaşabilecek problemlere karşı daha fazla direnç kazandıkları belirtiliyor. Bebeğin doğum ağırlığı, beyin ve beden gelişimi de annenin beslenmesiyle yakından ilişkili. Rahim içinde ölüm, erken doğum ve gebelik zehirlenmesi gibi sorunlarda da annenin gebelik dönemindeki beslenmesi etkili oluyor.
İhtiyaçtan az beslenme diş çürüklerine, kansızlıklara, ağırlık kaybına, kemik zayıflamasına yol açıyor. İhtiyacından fazla kalori tüketen anneleri ise; hipertansiyon, gebelik diyabeti, kilo artışı, ödem gibi sorunlar beklemektedir.

FAZLA KALORİ GEREKİR Mİ?

Gebelik döneminde günlük enerji ihtiyacı biraz değişiyor. Gebe annenin enerji ihtiyacı hesaplanırken yaşı, fiziksel aktivitesi, boyu-kilosu gibi faktörler dikkate alınmalı, gebeliğin ilk 3 ayında günlük kaloriye ortalama 100-200, 2. ve 3. üç aylık dönemlerde ise 200-350 kalori civarında kalori ilavesi yapılmalıdır. Bu değerler belirlenirken annenin beden kitle indeksi dikkate alınabilir. Annenin gebelik süresince ek proteine de ihtiyaç vardır. Anne ve bebeğin gebelik sürecinde depoladıkları protein miktarı yaklaşık 900 gr civarındadır. Bu da ortalama 3-4 gr protein depolaması demektir. Genel olarak anne adaylarına gebelik süresince normal gereksinimlerine ek olarak günde 20 gr daha protein verilmesi önerilmektedir.

VİTAMİN MİNERAL EKLEYELİM Mİ?

Gebelerin vitamin ve mineral ihtiyaçları da farklıdır. Anne adaylarının özellikle demir, iyot ve kalsiyum gibi mineral eksikliklerine karşı korunmaları şarttır. Gebe kadınların günlük kalsiyum ihtiyacı 1000 mgr civarındadır. Gebelikte tüketilen süt veya yoğurt miktarının 500 gr civarında tutulması ve 50-60 gr kadar peynir tüketilmesi bu ihtiyacı çoğu kez karşılamaktadır. Yeterince kalsiyum alamayan annelerde vejetaryen beslenenlerde ilave kalsiyum desteği verilebilir.

DEMİR EKSİKLİĞİNE DİKKAT!

Anne adaylarının demir ihtiyaçlarını karşılamak çok önemlidir. Kırmızı yağsız et, derisi alınmış kümes hayvanları, yumurta, balık, tam tahıllar, baklagiller, koyu yeşil sebzeler ve balık en önemli demir kaynaklarıdır. Gebe annelerde işi şansa bırakmamaları, hayvansal kaynaklı demir tüketimini arttırmaları öneriliyor. Bir gebenin ortalama olarak günde 15-20 mg civarında ek demire ihtiyacı vardır. Gebelik sürecinde meydana gelen bu ek ihtiyacı sadece diyetle karşılayabilmek genellikle mümkün olmamaktadır. Bu nedenle anne adaylarının demir içeren destekler kullanmaları tavsiye edilmektedir. Bizim düşüncemiz gebelerin demir eksikliği yönünden dikkatle izlenmeleridir. Bu hem annenin, hem de doğacak çocuğun sağlığı için çok önemlidir. Biz kalsiyum içeriği yüksek demirden zengin besinlerin öğünlerde sık sık yer almasını istiyoruz. Demir emilimini arttıran C vitamininde zengin meyve çiğ sebzelerin demirden zengin hayvansal ürünlerle birlikte tüketilmelerini tavsiye ediyoruz. Demir emilimini engelleyen çay, kahve gibi içeceklerin sınırlanmasını öneriyoruz.

Gebelik süresince bütün annelerin tuz -sodyum tüketimini dikkatle izlemek gerekiyor ama eskisi kadar katı bir sınırlama bugün pek gerekli görülmüyor. Aşırıya kaçmadan orta düzeyde bir tuz veya sodyum tüketiminin daha sağlıklı olduğu belirtiliyor.

D VİTAMİNİ VE ÇİNKOYU UNUTMAYIN

Gebeleri yakından ilgilendiren bir mineralde çinkodur. Çinko vücudun yeni dokular yapması, yeni ve kaliteli hücreler üretmesinde önemlidir. Beyin gelişiminde çinko ciddi görevler üstlenmektedir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için de çinkoya ihtiyaç vardır. Kısacası gebe annenin de karnında büyüyen bebeğin de yeteri kadar çinko almaları şarttır. Çinko en çok kırmızı et, kümes hayvanları ve deniz ürünlerinde bulunmaktadır. İmkan olduğu takdirde demir kadar çinko ihtiyacının da giderilmesine çalışılmalıdır.

Anne adaylarının vitamin ihtiyaçları da çok önemlidir. Gebelikte D vitamini ihtiyacının yerine konması önemlidir. Artan kalsiyum ihtiyacına bağlı olarak D vitamini ihtiyacı da yükselmektedir. D vitamini ihtiyacını gidermek için süt ve süt ürünleri çoğu kez yeterli görülmemekte, anne adaylarının güneş ışığından da faydalanmaları, diğer hayvansal proteinlerle D vitaminleri ihtiyaçlarını gidermeleri önerilmektedir.

FOLİK ASİT ÇOK ÖNEMLİ

C vitamini gereksinimini yerine koymak daha kolaydır. Her gün sabah kahvaltısında tüketilen bir bardak portakal suyu bile bir gebenin C vitamini ihtiyacını karşılayabilmektedir. Eğer yeteri kadar sebze-meyve tüketiyorsa gebelerde C vitamini eksikliğine bağlı bir sorun genellikle görülmemektedir. Gebelerin ihtiyaç duyduğu çok önemli bir B vitamini vardır: Folik Asit. Folik asit anne adaylarına özellikle ilk üç ayda çok lazımdır. Gebeliğin ilk üç aylık döneminde vücudunda yeteri kadar folik asit bulunduran annelerde omurilik bölgesinde oluşan "Spina Bifida gibi doğumsal defektli bir bebek doğurma riski azalmaktadır. Folik asit gereksinimi yerine koymak için en garantili yol gebe kalmaya karar vermeden 4-5 öncesinden itibaren her gün 400 mikrogram folik asit kullanmaktır. Gebeliği takiben bu miktarın günde 600 mikrograma yükseltilmesi önerilmektedir. Folik asiti doğal yoldan karşılamak için anne adayları daha fazla koyu yeşil yapraklı sebze, turunçgil, yağlı tohumlar ve kuru baklagil tüketmeleri tavsiye edilmektedir. Gebelik süresince alınan çoklu vitamin-mineral desteklerinin içinde folik asit bulunup bulunmadığına dikkat etmek gerekmektedir.

OMEGA 3 İÇİN BALIK VE CEVİZ

Biz anne adaylarının hamilelik sürecince sık sık balık, ceviz ve diğer omega-3 kaynağı besinleri tüketmelerini tavsiye ediyoruz. Bedeninde yeteri kadar omega-3 yağ asiti bulunduran annelerin çocuklarının beden ve özellikle beyin gelişimlerinin daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Yeteri kadar Omega-3 yağları kullanan annelerin daha sağlıklı bebekler doğurduklarını gösteren çalışmaların sayısı oldukça yüksek. Haftada 2-3 gün taze ve doğal balık tüketimi yeterli görülüyor.

Gebelik döneminde ne kadar su tüketelim? Su herkes için önemli bir besin unsurudur ama anneler için daha fazla önem kazanmaktadır. Anne ve bebeğin günde ortalama 2,2,5 litre sıvı tüketimine ihtiyaç vardır. Belirli bir miktar su tavsiyesi yerine, susadıkça bol bol su içmek bir hamile için yeterli olmaktadır. Vücudu susuz bırakmamak hamileler için daha önemlidir.

Hamilelik-beslenme ilişkisi sadece bebek ve annenin sağlığının korunması için değil, hamilelik süresince ortaya çıkan bazı sağlık problemlerinin azaltılması veya önlenmesi yönünden de gereklidir. Sabah bulantıları, kabızlık, şişmeler, mide yakınmaları bir hamilenin nasıl beslendiği ile yakından ilişkilidir. Hamilelik döneminde ortaya çıkan bazı sağlık sorunlarında nasıl bir beslenme planı uygulayacağınızın yanıtını yarın vereceğiz.

BEBEĞİNİZİ SÜTÜNÜZLE BESLEYİN

Emziklilik döneminde uygulanan beslenme planı hem annenin hem de büyüyen bebeğin sağlığı bakımından çok önemlidir. Hemen belirtelim! Anne sütünün miktarını ve kalitesini etkileyen üç önemli etken var: Annenin tükettiği yiyeceklerin yeterli, dengeli ve çeşitli olması, hamilelik döneminde kazanılan yedek besin deposunun miktarı ve annenin psiklojik durumu...

Salgılanan sütteki besleyici unsurların önemli bir kısmı annenin yediklerinden sağlanır. Bu dönemde besinlerle alınan kalorinin tümü süt için harcanmamakta, vucüdun diğer ihtiyaçları için de kullanılmaktadır. Süt veren annelerde besinle alınan toplam enerjinin %80'ini süt yapımı için kullanılır. Sağlıklı bir annenin günde ortalama 800 ml kadar süt salgıladığı dikkate alındığında emziklilik döneminde annelerin günlük enerji tüketimlerine 750 kalori kadar ilave gerekir. Bu miktarın 500 kalorisini annenin gün boyunca yediklerinden, 250 kalorisi ise gebelik döneminde kazanılan depolardan sağlanacaktır. Kısacası emziren bir annenin günlük kalori ihtiyacına 500 kalori kadar bir ilavenin yapılması gerekir.

BUNLAR ÇOK ÖNEMLİ!

Emzikli annelerin daha iyi ve düzenli süt verebilmeleri için özel bir şey yapmaları pek gerekmez. İşte en önemli köşe taşları
Emziren anne iseniz:
" Sütü arttırmak için enerji miktarı yüksek (tatlı, çikolata, kek, pasta, şerbetler ...) besinlerden tüketmenize gerek yoktur. Şekerli besinler sütü arttırmaz. Tatlı ihtiyacı mümkün olduğu kadar sütlü tatlılardan karşılamalısınız.
" Günde 3-4 porsiyon kalsiyumdan zengin besinler (süt, yoğurt ve peynir) tüketilmelisiniz.
" Sebze ve meyveleri mutlaka her öğünde tüketilmeye özen göstermelisiniz.
" Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş ürünlerin içerdikleri katkı maddesi nedeni ile tüketimi önerilmemektedir.
" D vitamini sadece güneşin doğrudan cilde yansıması ile sağlanır, besinlerde bulunan bir vitamin olmadığı için emzikli anne güneşten mutlaka faydalanmalıdır.
" Yemeklerde iyotlu tuz kullanılmalıdır.
" Kuru meyvelerin tüketimi ek kalsiyum ve demir desteği sağlar. (1 porsiyon meyve = 4 adet kuru kayısı)
" Kansızlığı önlemek için çayın yemeklerden yarım saat önce ve sonra içilmesine özen gösterilmelidir. İçecek olarak ıhlamur, nane, papatya gibi bitki çayları tercih edilebilir.
" Bu dönemde su metabolizmasında artış vardır. Süt miktarının değişmemesi için annenin sıvı alımını arttırmak gerekir. Günlük alınan sıvı miktarı yaklaşık 3 litre olmasına özen gösterilmelidir. Bu miktar pratik ölçülerle 12 su bardağı su , süt, ayran, hoşaf, komposto, taze sıkılmış meyve suları ve bitki çayları şeklinde önerilmektedir. Çay ve kahve gibi içeceklerin süt verimini azalttığı bilinmektedir.
" Doktora danışılmadan ilaç veya ek herhangi bir vitamin kullanılmamalıdır.

Daha detaylı bir beslenme bilgisi için deneyimli diyet uzmanlarından, doktorlardan, hemşirelerden yararlanmalısınız. Hamilelik döneminizde emzirme ve beslenme, emzirme ve egzersizler, emzirme ve psikolojik etkileri konularında bilgilenmeye çalışmanızda yarar var.

YAPMAYIN...

" 1-2 fincan kahve içebilirsiniz. Fazlası ile sütünüzle bebeğinizi gereğinden çok kafein yüklersiniz.

" Alkol içmemelisiniz. İçtiğiniz alkol doğrudan anne sütüne ve bebeğinize geçer. Eğer "40 yılda bir bardak" alkol oranı düşük bir içki alırsanız (1 bardak şarap veya bira) hoşgörülebilir. Siz yine de emziren bir annenin alkol kullanmaması gerektiğini unutmayın!

" Nikotin doğrudan anne sütüne geçer. Gebelikte bıraktığınız sigarasız yaşam alışkanlığını emzirirken de sürdürün. Hala içiyorsanız hiç olmazsa bebeğinizin yanında içmeyin, onunla aynı odada sigara tüttürmeyin, onu zehirlemeyin. Emzirmeye başlamadan en az 2,5-3 saat önce sigaranızı söndürmüş olun!

" Kullandığınız hemen her ilacın sütünüzle bebeğinize de geçebileceğini unutmayın. Reçeteli veya reçetesiz bir ilacın bebeğinize geçip geçmiyeceğini doktorunuz veya eczacınızdan başkası bilemez, onlara danışın!

YAPIN....

Kalsiyumdan zengin bir beslenme planı yapın: Süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler.

Magnezyum, demir ve çinkoyu unutmayın: Kurubaklagiller, fındık, tam buğday, yeşil yapraklı sebzeler, et, balık..

B-12 ve D Vitamini alımınızı arttırın: Balık, yumurta, kümes hayvanları, et

Folat-Folik asit desteği alın: Gebelik ve emzirme döneminde günde 400-500 mcg Folata ihtiyacınız var.
Günde 10-12 bardak su için.

Çoklu bir vitamin desteği ve omega-3 kapsül ve şurubu desteği kullanın.

KEYİFLİ YORGUNLUKLARDA VAR!

Yorgunluğun keyiflisi olur mu demeyin! Duygusal veya psikolojik kökenli yorgunlukların şaşırtıcı olanları da var: Eğer tatiliniz sizi yeterince dinlendirememiş, bedensel ve ruhsal bagajınızı umduğunuz kadar hafifletememişse bırakın yorgunluk azaltmayı ilave yorgunluklara bile yüklenilse tatil sonrası bitkinlik ve enerjisizliği normaldir. Özellikle tatile giderken işini de yanında götürenlerde rahatlamayı ve huzur bulmayı tatilde bile beceremeyenlerde veya çıkacakları tatili gereğinden çok önemseyenlerde de bu sendroma daha sık rastlanmaktadır. Sonbahara hazırlandığımız bu günlerde bahar yorgunluğu riskinizin olmadığını düşünüp sevinebilirsiniz. Bahar yorgunluğuna ilişkin görüşlerimizi sonraya bırakabiliriz. Ama kış aylarında görülen uzun, güneşsiz ve kasvetli günlerin etkisi ile oluşan mevsimsel depresyona karşı uyanık olmanız gerektiğini de hatırlatalım. Özellikle uzun ve karanlık kış günlerinde eğlenmeye, dinlenmeye ve egzersize daha fazla vakit ayırmanız gerektiğini unutmayalım!

Enerjinizi artırmak için 23 öneri

Enerjinizi zirvede tutmak ve gün boyunca bunu korumak için yiyeceklerinize dikkat etmeli ve birkaç saatinizi kendinize ayırmalısınız. İşte enerjinizi zivrvede tutmak için 23 öneri.

1- Cardiff Üniversitesi'deki araştırmaya göre her gün 40 gr. buğday mısır vb. lifleri almalısınız. Çünkü bu tür lifler enerjiyi arttırıyor ve stresi azaltıyor.

2- Sabahları duş alırken bir soğuk, bir sıcak duş alın. Önce ılık bir suyun altında durun. Ardından suyun sıcaklığıyla oynayın. Ancak başınızı suyun altına sokmamaya dikkat edin. 5 - 6 dakika bunu tekrarlarsanız, çıktığınızda kendinizi daha rahatlamış hissedeceksiniz.

3- Yapılan araştırmalara göre her dört kadından birinde demir seviyesinin düşük olduğu belirlenmiş. Bu da yorgunluk ve halsizlik yaratır. Bu yüzden daha fazla demir içeren yeşil sebze, kurutulmuş meyve ve tahıl gevreklerinden bolca tüketmelisiniz.

4- Daha bol balık, tavuk, peynir, fasulye ve yumurta yemelisiniz... Çünkü vücut için gerekli Omega 3 bu besinlerde bulunuyor. Balık tüketmek aynı zamanda vücudun seratonin salgılamasını sağlıyor. Bu hormon da beyindeki mutluluk merkezini aktif hale geçiriyor.

5- Günde 2 ya da 3 litre su içmelisiniz... Harvard Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre bu oranlarda su içmek dayanıklılığı arttırıyor, stresin azalmasına yardımcı oluyor. Ancak aklınızda bulunsun; fazlası da zararlı...

6- Dik durun. Kambur durmak kasların hızlı çalışarak, yorulmasına sebep olur. Nefes almanızı zorlaştırır. Dik konumdayken daha rahat nefes alınır, oksijen akciğerlere dolar ve böylece kanın daha rahat dolaşması sağlanır...

7- Yapılan araştırmalara göre en sevdiğiniz müzikleri dinlemek stresi hafifletiyor ve yorgunlukla daha rahat savaşmanızı sağlıyor. Bu yüzden hemen bir ipod edinin ve yürürken, çalışırken, iş yaparken müzik dinlemeyi ihmal etmeyin...

8- Dışarı çıkın. Sabah kalkınca yapacağınız ilk işiniz dışarı çıkmak olsun. Amerikalı bilimadamları doğal ışığın beyni harekete geçirdiğini ve seratonin salgılamasına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu da mutluluğunuzu arttıracaktır.

9- Mutlaka gün içerisinde şekerleme yapın... Amerika'daki beyin sağlığı araştırmacılarına göre, 30 dakikalık kısa bir uyku bile insanların performansını olumlu yönde etkiliyor. Çalışırken kısa da olsa gözlerinizi kapatıp biraz dinlenin...

10- Vücudunuzun asit oranını dengelemeniz gerekir. Gereğinden fazla şekerli yiyecekler ve peynir aside sebep olur ve enerjiyi emer. Bu yüzden sebze ve meyve salatalarını bolca tüketin.

11- Doktorlar hayatınızdaki iyi şeyleri hatırlamanız için sizi mutlu eden şeyleri bir deftere yazmanızı öneriyor. Bunları okudukça, sizi neyin mutlu ettiğini daha iyi bulabilirsiniz...

12- Düzenli yemek yiyin. Yemekler arasındaki uzun aralıklar şekerin düşmesine, dolayısıyla enerjinizin azalmasına neden olur. Günde üç kez mutlaka yemek yiyin. Gün içerisinde muz, fındık, yoğurt yemek ideal...

13- Kaslarınızı hissederek enerji sağlayın. Mesela iki elinizi göğüs hizasında birleştirin ve birbirine doğru itin. Ardından başınızın üstüne kaldırın ve bunu 5-10 defa tekrarlayın.

14- Güne iyi bir kahvaltıyla başlayın. Süt, 150 gr. yoğurt, 1 muz, tereyağ, bal, fındık ve cevizi karıştırıp yiyebilirsiniz. Bu karışım güne zinde başlamak isteyenler için ideal bir karışım.

15- Nefes alıp vermenin önemini mutlaka kavrayın. Derin nefes alıp vermek, nefes yolunuzu açacak ve daha çok enerji almanızı sağlayacaktır. Her saat üç ya da dört kez derin nefes alıp verin...

16- Cep telefonunuzu kapatın... Bırakın günün birkaç saati kimse size ulaşamasın. Gerekli olduğunda iş ve aileniz için kullanın...

17- Düzenli olun. Dağınıklık sizi strese sokacaktır. Gereksiz yere panik yaparsanız, bu stresle işleriniz yolunda gitmeyecektir. Bu kaosu yaşayıp stresinizi arttırmayın...

18- Adımlarınızı arttırın. Daha fazla yürüyüş yapın, bol bol merdiven çıkın. Olabildiğince hareketli olmaya özen gösterirseniz, kanın hızlı hareket etmesini, kaslara ve organlara giden oksijenin artmasını sağlarsınız. Bu da sizi rahatlatacaktır.

19- Magnezyum almaya dikkat edin. Sebzelerde, fındıkta ve tahıllı ekmeklerde bulunan bu vitamin size zindelik kazandıracaktır.

20- Yiyeceklerdeki enerjinin hızlı emilimini sağlayan Co-enzimQ10, vücudun ürettiği antioksidandır. Bu enzimin oluşmasını sağlayan yiyecekler de brokoli, kahverengi şeker, kepekli ürünler, soya ve fındıktır.

21- Çok kafein ve alkol uykuyu engeller ve enerji veren B vitaminini emer. Haftada birkaç kez 1 ya da 2 kadeh şarabı geçmemeye, çay ve kahve tüketimini de en aza indirmeye özen gösterin.

22- Bilgisayarla çalışırken mutlaka aralar verin. Japon araştırmacılar, bilgisayar önünde çok oturan insanlarda endişeli olma halinin arttığını, gözlerde problem yaşandığını ve beden ağrılarının çoğaldığını söylüyor.

23- Ve son olarak beyinsel anlamda rahatlamak ve yenilenmek için kendinize 20 dakika ayırın ve şunları yapmaya çalışın...

Ilık, sessiz bir yerde oturun ya da uzanın. Üzerinizde rahat kıyafetleriniz olsun ve gözlerinizi kapatın. n Nefes alışverişinize odaklanın ve nefesinizin rahat olmasını sağlayın. n Kendinizi nehir kenarında, yeşil çimenlerin üzerinde düşünün. Güneş parlıyor, kuşlar cıvıldıyor ve siz suyun akışını duyuyorsunuz. n Suyun içinde ayağa kalkıyor, yüzünüzü güneşe dönüyorsunuz. Güneşin sizi enerjiyle doldurduğunu hissediyorsunuz. Derin bir nefes alıp, bu enerjinin içinize işlemesini sağlıyorsunuz. n Vücudunuzun ve düşüncelerinizin pozitife dönüştüğünü hissettiğinizde yavaşça gözlerinizi açıyorsunuz...

Neler yediğinizi biliyor musunuz?

Hazır yiyeceklerin düşünüldüğünden daha karmaşık olduğunu belirten uzmanlar, birçok hazır yiyeceği uzun süre taze tutmak için katkı maddeleri eklendiğini belirttiyorlar.

Howstuffworks'te yer a

lan haberde, 5 büyük fast food zincirinin menülerini inceleyen uzmanlar, en yaygın kullanılan 10 katkı maddesini açıkladılar;

1. Tavuk eti: Tavuk eti, sığır veya hindi etinden daha ön planda ilk sırada yer alıyor. Birçok fast-food zincirinde sığır etinden daha fazla tavuklu menü bulunuyor. Örneğin, bazı firmalar tavuk sandviçlere, nuggetlar, hediye tavuk çubukları, tavuklu atıştırmalıklar ve salatalar gibi tavukla yapılan menülere önem veriyor. Tüketime gelince sonuçlar değişiyor, çünkü buradaki et tüketimi daha fazla.

2. Xanthan Gum: Soslarda, süt ürünlerinde, kremada, içeceklerde, dondurmada ve pek çok üründe stabilizatör, emülgatör ve kıvam arttırıcı kullanılan katkı maddesi, birçok yiyecekte hoş ve tatlı bir his oluşturur. Bu katkı maddesinin bilinen herhangi bir yan etkisi bulunmuyor.

3. Mono ve digliseridler: Bu maddeler emulsifiye olarak biliniyor. Mono ve digliseridler çok geniş yelpazedeki ürünlerde kullanılıyor. Pastacılık ürünleri, yerfıstığı yağı, margarin, krem şanti, puding ve dondurma gibi ürünler bunlardan bazılarıdır.

4. Soya yağı: Soya fasülyeleri, soya yağı çıkarmak için eziliyor ve solventlerle karıştırılıyor. Bol yağda kızartmak için kullanılan soya yağı, ayrıca kraker, kurabiye, margarin, hamur işleri ve çorbalarda anahtar malzemedir. Bazı içeriklerde soya yağı olarak etiketlenirken, bazıları ise bitkisel yağ olarak tanımlar.

Soya yağı, çeşitli doymamış yağ asitleri içerir. Maalesef, doymamış yağlar uzun raf ömrüne sahip değildir. Hidrojenasyon ya da yüksek basınç altında soyayağının içine hidrojen gazı sıkıştırılarak istenmeyen bu özellik ortadan kaldırılıyor.

5. Niasin: Birçok gerekli vitamin, mineraller ile A, C ve K vitaminleri içeren brokoliyi fast-food menülerinde bulamazsınız. Taze sebze ve meyvelerin yerine işlenmiş gıdalar vardır. Buğday unu, fast-food yiyeceklerde kullanılan en yaygın işlenmiş gıdadır. Buğday unu, susamlı, susamsız, özel şekilli ekmek yapımında kullanılıyor. Ekmek ürünlerinde bulunan buğday unu, çeşitli vitaminler, mineraller, folik asit, demir ve riboflavin içeriyor. Fakat, en yaygın kullanılan katkı maddesi niasin ya da B3 vitaminidir. Niasin, suda çözünebilen ve vücuttan idrar yoluyla atılır. Günlük niasin alımı için ekmek yemek zorunda değilsiniz. Süt ürünleri, balık, yağsız et, yer fıstığı ve yumurta da bol miktarda niasin bulunuyor.

6. Monosodyum Glutamat: Namını Asya mutfağında kazanan monosodyum glutamat (MSG), birçok fast-food restoranı tarafından kullanılıyor. Monosodyum glutamat glutamik asidin bir tuzudur. Glutamik asit proteinleri oluşturan 20 amino asitten birisidir. Besinsel açıdan bakıldığında elzem olmayan bir amino asittir, yani vücudumuzda sentezlenebilir.

MSG'nin güvenirliliği yıllardır bir soru işaretidir. 1959 yılında, Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi, MSG'yi güvenilir madde olarak sınıflandırdı. Sonra, 1980'li yıllarda araştırmacılar, glutamat ailesindeki kimyasalların beyin dokularına hasar verip vermediğini merak etmeye başladılar. Bu konudaki çalışmalar, sinir sisteminin normal fonsiyonunda glutamatın rolünü ortaya çıkardı. Aç karnına fazla miktarda MSG yiyenlerde ve astımlı hastalarda kısa süreli yan etkiler görüldü.

7. Tuz: Sodyum klorür ya da tuz, fast-food menülerinde her zaman bulunuyor. İlk sırada olmamasına rağmen tatlı yiyeceklerde bile tuz var. Fast-food zincirleri, yemeklerini daha lezzetli yapmak için tuz kullanıyor. Biberle beraber mevsim hamburgerlerinde eşleşen tuz, ekmekte, et ürünlerinde ve peynirde kullanılan başlıca katkı maddesidir. Bazı firmaların menülerinde 1,15 gram tuz bulunuyor.

Birçok sağlık uzmanı çok fazla tuz yenmemesi gerektiği konusunda halkı uyarıyor. Çünkü fazla tuzlu yiyecekler yemekle yüksek kan basıncı arasında bir ilişki olduğu açıklanıyor. Yetişkinler için günlük 6 gram, 7-10 yaş arası çocuklar için günlük 5 gram ve 4-6 yaş arası çocuklar için ise 3 gram tuz tüketimi öneriliyor.

8. Karamel Renk: Renk katkı maddeleri, yiyeceğin öz rengini korumak, renk değereni artırmak ya da renk doğal olarak bulunmadığında ekleniyor. En yaygın renk katkı maddeleri: Yellow No. 5, Yellow No. 6 and Red No. 40. Bir kaynağa göre, jöle ve hamur işlerinde kullanılan Red No. 40, Amerika'da kullanılan en yaygın gıda boyasıdır. Yellow 5 ve 6 ise peynirlere, pudinglere ve turta malzemelerine ve alkolsüz içeceklere altın parlaklığını veren diğer boyalardır. Ancak, fast-food menülerini incelediğimizde karamel rengin daha yaygın kullanıldığı görülüyor. Ancak karamel rengin ürünün lezzetinde hiçbir etkisi bulunmuyor.

9. Yüksek fruktozlu mısır şurubu: 1957 yılında 2 bilimadamının geliştirdiği yüksek fruktozlu mısır şurubu, konserve yiyeceklerde, kek ve bunun gibi ürünlerde, ketçaplarda (bir yemek kaşığı ketçapta bir çay kaşığı bulunuyor) dondurmalarda, pastillerde, reçellerde ve birçok başka yiyecek maddesinde kullanılırken, diğer benzeri madde ise alkolsüz içeceklerde (kola, soda vb.) bulunuyor.

Üreticiler, 3 adet enzimin de genetiğiyle oynayarak yüksek sıcaklığa dayanıklı hale getiriyorlar. Böylece yediğimiz içtiğimiz herşeye (pastaneden aldığımız baklava ve kola da dahil) genetiğiyle oynanmış bu sözde şekeri bol bol katıyorlar, çünkü normal şekere göre çok ucuz.

Gıdalarda yoğun olarak kullanılmaya başlandığı 1980' den itibaren Amerika'da obezlik neredeyse 4'e katlandı. Baskılara boyun eğmeyen pek çok bilim adamı bu yükselen obezliğin en büyük suçlusu olarak bu maddeyi gösteriyor.

10. Sitrik asit: Tuz yüzyıllardır etleri ve balıkları korumak için kullanılıyor. Gıda uzmanları ve üreticiler diğer kimyasalların da koruyucu olduklarını keşfettiler. Limon, greyfurt gibi birçok meyvede doğal olarak bulunan sitrik asit, bunlardan biri. Gıdaların ve çeşitli organik maddelerin dayanıklılığını arttırmak için ve bazı alkolsüz içeceklere tat vermek için kullanılan sitrik asitten, şekerleme ve ilaç yapımında da yararlanılıyor. Sonuç olarak, sitrik asit nüfusun yüzde 99,9'unda herhangi bir yan etkisi bulunmuyor.

Domuz Gribi Belirtileri